Yüreğime ansızın gelen rüzgâr, başka diyarlara, başka
iklimlere ait… Daha önce yüzüme hiç vurmamışsın sen… Ve hiç dokunmamış ılık
nefesin yüreğime… Yüreğime ansızın vuran rüzgâr, başka baharlara, başka
topraklara ait. Sonuna kadar açık dursa da pencerelerim, tenime hiç esmemişsin
daha önce sen… Biliyorum; çünkü daha evvel vursaydı rüzgârın bana, daha önce
okşasaydı böyle esir edercesine bakışların, bu kadar geç kalmazdım sana inan…
Böyle ardından gidişini izlemezdim her defasında… Gözlerim gelişini beklemezdi,
bana gelmediğini bile bile… Bakışlarına yakalanmaktan bu kadar korkmazdım belki
de kim bilir…
Yüreğime ansızın gelen rüzgâr… Yüreğime düştüğün andan beri
deli boranlara, fırtınalara tutan beni… Ve her görüşümde benden bir şeyleri
daha alıp götüren… Günden güne içimde büyüyen… Ve karşı konulamaz bir kuvvetle
kendine esir eden beni… Hem de bile bile başka diyarlara, başka iklimlere ait
oluşunu… Belki de binlerce kez aklıma düştüğünde unutmak istiyorum bu gerçeği…
Sorgusuzca sevdanı yaşamak arzusuyla; sana adıyorum bütün saatleri… Gecelerimi
sana, gündüzlerimi sana ve daha ne varsa yaşanası dünyamda, umutlarıma sarıp
sarmalayıp seni çiziyorum gökyüzüne… Yıldızlara asıyorum düşlerimi… Ve sana
yoruyorum bütün güzellikleri…
Yüreğime ansızın gelen rüzgâr… Ansızın kıyılarıma vuran ve
alıp götüren beni… Sevdanı delice ve sorgusuzca yaşamak isterken bir tarafım
bir taraftan da aslında görmek istemesem de biliyorum gerçeği…
Biliyorum ki aslında ben çok ama çok geç kalmışım sana…
|