Terk edilişle,çıkıp gitmek arası bir yerlerdeyim
şimdi...Nicedir bir çıkış yolu aramakta benliğim...Farkındalığımın aşinalığında
gönlüm...Bir çıkış arar dururken çaresizce,sarp düzenlerde git gide
kaybolmuşum...
Yaşamakla,ölmek arası bir yerlerdeyim şimdi...Geceyle,gündüz gibi...Zıt
kutuplara mahsup iki hayat arasında umarsız
kalmışım...Gitmekle,kalmak...Olmakla,olmamak arası bir benzeyişlik işte...Ve en
acısı da,aslında hiç olmamışım...Anımsayabildiğim bütün yaşanmışlıkları aslında
hiç yaşamamış ve hiç bir hayatın hikayesinde yazılmamışım...Hüküm sürdüğümü
sandığım gönüllere hiç tutunmamış,hiç bir düşe ortak olmamış,aysız gecelerde
yüreklerimizi taşa çalamamışım...Aldatılmışlığımdan bi haber,ben hep kendimi
kandırmışım...Sorgusuz ve kayıtsız,son bulmaz bir bağlılık ve sadakatle
inanmışım işte...Kendi ellerimle yalan bir dünya resmetmişim kirlenmiş
yüreklerimize,kendi kendime yalanlar uydurmuş ve yine yalnız kendim
inanmışım...
Yanmakla,yok olmak gibi...Dökülmekle,kopup gitme korkusunda bir yaprak tadında
varlığım...Eylül dokunmuş gözlerime...Yüzümde Kasım kokan çizgiler belirmiş
çoktan beri...Sonbaharın sarımsılığı vurmuş yüzüme,gözlerimin feri çekilmiş sen
gideli...Ruhumun bütün hücreleri zapt edilmiş...Ve hüznü çökmüş son mevsimin
kalemime...Hesabı sorulmamış yangınların,sorgusuz sualsiz paylaşılmış
düşlerimin tam ortasına atılmış bedenim..Ve satılmış ruhlar gibi insanlıkta bir
gecede...Hiçe sayılmış Aşk...Umursanmamış gülümseyişler,özleyişler ve
sevilişler,yitirilmiş işte birer birer bir hiç uğruna acınası bir körlük
içerisinde...Haykırmışım durun diye,aldırmamış kimse...Çığlıklar atmışım
yapmayın diye duyulmamışım...Kaybolup gitmiş çığlıklarımda bütün o gürültünün
içerisinde...Tılsımını düşürmüş içimde ağlayan çocuk...Umutlarımı da
çaldırmışım...Ve çıldırmışım umarsızlığımda...Duyulmamışım...Sen bile
duymamışsın işte...Sen bile duymamış,sen bile anlamamışsın işte...
|