Yokluğunda uzuyor saatler...Derman olmuyor sonra hatıraların gece yarılarıma...Akrep ve yelkovan birer ok gibi saplanıyor sanki kan kırmızısı gözlerime...Ve yüreğim bi-mecal,yokluğunu anlamaya çalışıyorum...Öyle zor ki yokluğunu anlamak...Ve öyle acı ki sensiz uyuyup sensizliğe uyanmak...Daha kokun duruyorken yatağımda...Daha tadın duruyorken dudaklarımda öyle zor ki sana dokunamamak...
Oysa ben her gece,bu saatlerde hatıralarda seni buluyor ve seninle oluyorum yokluğuna inat...Seni yüreğimde buluyorum bir de...Hani o ilk gördüğüm ve hatırladığım en güzel halinle...Hani o kimselerin yıpratmadığı,kimselerin daha el dokunamadığı yüreğinle...Hani daha kimselerin zehirleyemediği sonsuz mavi düşlerin içinde...Seni buluyor ve yatırıyorum dizlerime...Gözlerine bakıyorum saatlerce...Gözlerin hani o her bakışında içimi ısıtan,her bakışında kurşun gibi işleyen içime...Hani her bakışında seni yüreğime bir fersah daha kazıyan...Hani beni her halimle anlayan gözlerine...
Yokluğunda uzuyor saatler...Oysa ben hiç bitmesin istiyorum gece...Yokluğunu anlamıyorum...Yokluğunu kabullenmiyorum...Belki de anlamak istemiyorum...Çünkü,öyle zor ki yokluğunu anlamak...Daha sıcaklığın duruyorken tenimde ve adın duruyorken dilimde,bütün hücrelerimde kazılıyken hayalin öyle zor ki seni unutmak...Hem biliyorsun seni yaşamaktan ibaret yalnız benim ömrüm...Sana gelmek,sana uyumak ve seninle uyanmak yine...Seni akıtmak dudaklarıma her ağladığımda...Seni kucaklamak kollarımı her açtığımda...Ve sana yelken açmak yüreğimin sonsuz maviliklerinde...Yağmur sonrası toprak kokusu gibi tenine düşmek,rüzgar tadında saçlarını okşamak ya da...Bütün acılarımı dizlerine yatırıp çocuklar gibi,büyük düşlerimle unutmak...
|