Kategoriler | ||||
---|---|---|---|---|
|
Günün Sözü |
---|
Fıkralar |
---|
Yürek Sayacı |
---|
Anketlerimiz |
---|
Main » Articles » Cem BÜYÜKKAYA Denemeleri |
Yalnızdım… Kimsesiz ve çaresiz… Düşlerimi rafa kaldırmış, inançlarından vazgeçmiş, gülümseyişleri, mutlulukları ve umut etmeyi çoktan unutmuş bir haldeydim, öyle acınası, öyle perişan… Kaldırım taşlarında uzanmış sersefil bir beden müsvettesi gibi aylak… Takatsiz, imkânsız, umarsız, kendini kaybetmiş bir siluet gibi öyle belli belirsiz gecenin terkisinde…
Üşüyordum… Ve düşüyordum derin uçurumlarına kaderin… Üşüyordum… Ve düşüyordu bir bir yıldızlar gözlerimden… Hüzün yağmurlarında yıkanıyordu oysa daha düşlerim… Çaresizliğin çaresini arar dururken… Ağlıyordum… Kimseler duymuyordu sesimi… Saklanıyordum sokak aralarında bu arsız şehrin… Yitik bir umudun peşinde savruluyordum…
Yalnızdım… Kimsesiz ve çaresiz… Kapatmıştım kalbimin kapılarını belki sonsuza dek… Asma kilitler, büyük büyük zincirler vurmuştum üzerine… Kimsesizliğe, derin bir sessizliğe, uçsuz bucaksız karanlıklara mahkûm etmiştim yüreğimi… Aşkı anlatan onca şiir, anlamsızlaşıyordu gitgide kalemimde… Aşkı anlatan onca söz… Kan damlıyordu mısralarımdan… Acı yüküyle iç yakan bir pişmanlık gibi haykırıyordu sözüm satır aralarında… Dipsiz kuyular gibi derin yaralarım kanıyordu durmaksızın… Hükümsüz fermanlar gibiydi aşka yazılan bütün o sözlerim… Çarelerin çaresizleştiği, kelimelerin kifayetsiz kaldığı, sözün bittiği o yerde… Hiç bilmediğim bir sensizliğin koynunda, kendimi kaybediyordum… Bilmediğim bir sızı saplanıyordu gönlüme, Aşktan her dem vurduğumda… Bir yanım hep eksik, bir yanım yarım… Bir olsun dinmiyordu sancım… Dudaklarıma mühür, gözlerime kelepçeler vuruyordum, acımı dindirebilmek için…
Düşlerime prangalar, gönlüme kilit…
Yalnızdım… Kimsesiz ve çaresiz… Kapatmıştım kalbimin kapılarını belki sonsuza dek… Asma kilitler, büyük büyük zincirler vurmuştum üzerine… Kimsesizliğe, derin bir sessizliğe, uçsuz bucaksız karanlıklara mahkûm etmiştim yüreğimi…
Ta ki seni görene dek…
Ta ki bakışların bakışlarıma bir hırsız gibi ansızın dokunana dek…
Ansızın kıyılarıma vuran bir dalga gibi usul usul dokunuyordu varlığın varlığıma… Bir bıçak gibi keskin adımlarla bana geliyordun sanki… Durdurmak istedim gelişini yapamadım… Arkamı dönüp gitmek istedim o an… Kaçıp gitmek, kaybolmak sessizce… O alıştığım yalnızlığıma karışmak… Ayaklarım bir adım bile geri döndürmüyordu beni… Ruhum esir alınmışçasına sıkışıyordu şuram da bir yerde… Dizlerim titriyor, avuçlarım terliyor… Kafamı kaldırıp bir kez daha bakamıyordum yüzüne… Karşı koymalıydım… Direnmeliydim… Korkuyordum! O deniz mavisi gözlerinde kaybolmaktan… Korkuyordum! O güneşin doğuşu gibi umut dolu Gülümseyişine tutulmaktan…
Öyle huzur veriyordu ki sesin… Yitik de olsa bir umuda bağlanmak gibi… Yitirdiğim onca şeye rağmen inadına, yeniden, sıcacık bir Merhaba gibiydi bana gelişin… Yeniden umut dolu sabahlara uyanmak gibi… Yeniden inanmak gibi… Sımsıkı sarılmak gibi hayata…
Karşı koymalıydım… Direnmeliydim… Korkuyordum sana zamansız alışmaktan! Amansız bir hastalık gibi sevdalanmaktan… Çünkü bir kez daha dayanmazdı şu aciz yüreğim, zamansız bir ayrılığa… Şu yorgun bedenim bir terk edilişi daha kaldıramaz, yıkılırdı biliyordum… Göz göre göre düşüyordum sevdanın ateşine… Çırpınışlarım kar etmiyordu bir an bile… Fayda vermez bir suskunluğa bölünüyordu haykırışlarım…
Dur desen durmaz, git desen gitmez… Laf anlamaz, söz dinlemez bir işgal gibi… Varlığın esir alıyordu tüm varlığımı… Bir yanım karşı koyarken bu apansız gelişine, bir yanım sıkı sıkı tutunuyordu ümidine… Bir yanım direnirken bin inatla, bir yanım içten içe teslim oluyordu… İçimde sıkı sıkıya tutunan bir umudum var, seni gördüğümden beri... Canıma yapışan, beni kendine esir eden... Tutuklu bırakan... Ruhuma salınan... Korkuyordum… Alışmaktan, en çok da varlığına alışırken yokluğuna bulaşmaktan… İzinde toz olup, kaybolmaktan…
Ya seversem?
Belki de bunu söylemek için artık çok geçti… Önceleri bir isimdi yalnızca varlığın… Dilime dolandın bir dua gibi… Sonra bir resim oldun, gözlerime çizdim seni… Artık nereye baksam seni görüyordum… Gördüğüm günden beri seni atıyordu kalbim... Gözlerim seni bakıyor, seni çekiyordum içime nefes gibi. Dilim seni söylüyor, bütün cümlelerim sanki adınla başlıyor gibi... Gördüğüm günden beri dualarım seni diliyordu Tanrı’dan... Seni çağırıyor korkularıma benliğim... Düşlerim seni çağırıyordu yarınlarıma... Seni yazıyor kalemim, seni çalıyordu sanki bütün sevda türküleri...
Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Anlam veremediğim bir şekilde bir sen büyüyordu gitgide içimde… Kaçıp gitmek istesem bile bu mümkün olmuyor… Sanki bütün yollar sana çıkıyordu… Dedim ya korkuyordum, hem de çok…
Ya kaybedersem?
Ne zaman kazandım ki yüreğini? Ne zaman kavuştum ki sana? Oysa daha varlığın ne demek bilmezken, bu anlamsız kaybetme korkusu neden? Ben hiç bilmedim ki; senli olmak ne demek… Seninle uyuyup geceye, seninle uyanmak güne… Günaydın demek gülümseyen gözlerle… Nasıldır varlığında tutulup kalmak? Nasıl kokar tenin, saçların… Gözlerin güzel belki ya bakışların? Okşar gibi yumuşak mı, yoksa acıtır mı cam kesiği gibi? Ya ellerin? Sıkı sıkı tutar mı beni? Sarılır mı sımsıkı? Uzanıp tutunur mu ellerimden hayata? Yürür müyüz birlikte, hiç korkmadan yarınlara?
Meğer ne çok sevmişim gelişini, senden evvel... Hiç bilmediğim kokuna, dokunuşuna... Meğer öyle hasretmişim ki sana... Meğer öyle susamış ki bütün varlığım varlığına... Aslında öyle hazırmış ki ben de yerin… Meğer sen çoktan yazılmışsın bana… Meğer nasıl da acımasızmış geçen onca zaman... Nasıl da anlamsızmış her şey yokluğunda... Nasıl da eksikmiş hep bir yanım... Nasıl yalnız... Nasıl bir başına... Hiç bilmemişim… Anlamamışım…
Şimdi anlıyorum…
Ve biliyor musun artık hiç korkmuyorum…
Belki sen de çıkıp gidersin bir gün... Belki sen de alır götürürsün beraberinde sevgini de... Belki yarım kalırım, belki eskisinden daha yalnız... Yüreğimde telafisiz yaralar kalır belki gidişinin ardından... Belki bugünlerimi arar dururum... Belki kaybolurum, belki dağılırım hayatın kuytularına... Parçalanırım… Gecenin bir yerinde yok olur varlığım ya da... Belki sensiz yaşayamaz ölürüm…
Artık ölüm bile korkutmuyor beni, sana rastladığım günden beri… Öyle ki… Her şeyi feda edebilirim uğrunda… Gözümü bile kırpmadan, seninle geçecek bir tek an için, ömrümü veririm…
Ne kaybederdim ki?
Zaten seninle var olmamış mıydım ben?
Şimdi kaderimi ellerine bırakıyorum yar... Sana adıyorum tüm varlığımı... İster al, ister sürgün et yalnızlıklara... Yarınlarıma inancımı da koyuyorum sevdanın yanına... El değmemiş düşlerimi… Al yak beni... İster hicran denizine at beni… İster sev... Ya sonum ol... Ya başlangıcım... Al sen çiz gökyüzüne resmimi... Sen ol yarınım, ya da kim bilir belki en büyük pişmanlığım... Ne olursan ol... Hazırım ben çoktan sana... Meğer daha dünden hazırmışım senli korkulara...
Dedim ya korkmuyorum…
Var olacaksam seninle, yok olacaksam da yalnız senin uğruna…
Bir tek an… Bir tek bakış… Yalnızca bir kez gülümsediğini görebilsem… Bir defalığına dokunsa dudaklarım dudaklarına… Bir kez olsun uzansan dizlerimde… Sussak, hiç konuşmasak… Öylece saatlerce sarılıp kalsak birbirimize… Sadece bir tek an… Varlığında tutulup kalsam öylece… Koklasam tenini, okşasam saçlarını hoyrat rüzgârlar gibi… Bir tek an, yalnızca bir an için yaşasam doyasıya seni… Bir kez olsun Seni Seviyorum diye haykırabilsem yüzüne… Yalan da olsa bir kez olsun beni sevdiğini söylesen bağıra bağıra…
Ondan gayrı ne gam… Sonra istersen sen öldür beni…
Ne çıkar ki?
Zaten seninle var olmamış mıydım ben?
Dedim ya artık korkmuyorum…
Var olacaksam bir tek seninle, yok olacaksam da yalnız senin uğruna… | |
Views: 620 | Rating: 0.0/0 |
Total comments: 0 | |