Kaç yalnızlık savaşından tek vücut çıktı bu
gönül?Kaç yangının orta yerinde yitirmedi ümidini?Ne fırtınalara,ne boranlara
göğüs gerdi de vermedi düşlerini...Çaldırmadı oyuncağını içimdeki deli
çocuk...Hayat zalimine bir olsun boyun eğmedi...Düştü,düşürüldü belki zaman
zaman...Süründü,sürüldü...Ağlamaklı bir halde iken güldü.Aslında yalandı
gülümseyişleri.Sertti,soğuktu içten içe mevsimleri...Üşüdü,durmadı...Yılmadı
umut etmekten...Bir an için bile vazgeçmedi geleceğe inanmaktan...Her yanı yara
içinde bile yürüdü...Yürümedi,koştu yalınayak cam kırıkları
üzerine...Parçalanırcasına koştu yarınlara,durmadı...Ve yorulmadı
geçmişini de sırtında taşımaktan... Yüzünde kalan hüznü savurdu hep kendinden öteye,savrulurken bile...Hayata karşı
durdu ya bir kere...Yenilmek yok,pes etmek hiç yok...Yeminler içti kan gövdesi
siperlerinde...Yeminler hani, mutluluğu adına canı pahasına vazgeçmemeye...
Kaç gece heba oldu belki yıllar içinde...Kaç gözyaşı arta kaldı hep
gülümseyişlerinin düşlerinde...Kaç gece yarısı karanlıklara boğuldu aydınlık
yüzü...Karanlıklar,kahrolası ruhunu bastıran,onu alan,çalan...Mutluluk
düşlerinden fersah fersah uzaklaştıran...Karanlıklar!!!Öyle ya çocuktu,
öylesine korkuyordu karanlıktan?Ne maviye çalan düşleri büyüyordu
karanlıklarda,ne avuçlarında tuttuğu umut kırıntılarını
görebiliyordu...Korkuyordu karanlıklardan...Gökyüzüne asılmıyordu yarın
diye başlayan cümleleri...Ve bitmek bilmeyecek gibi duran sonsuz bir boşluk
gibiydi karanlık olduğunda geceleri...
Devam Edecek...
|