Kim olduğunu bilmeden, farklı zamanlarda, farklı mekânlarda
ama nasıl olduğunu bilmesem de, geleceğini biliyordum hep… Belki aynı
ortamlarda kesişti yollarımız bilmeden… Belki yan yana geçiştik hayat
koşturmacasın da kim bilir… Ama biliyorum ki, kafamı kaldırıp hiç bakmadım,
bilmediğim sana… Biliyorum; çünkü eğer daha önce görseydim seni, eğer
bakışların daha önce okşasaydı gözlerimi, eğer o tarifine eş tutamadığım
gözlerinle, içimi ısıtsaydın, bu kadar geç kalmazdım sana… Bu kadar geç
kalmazdım inan…
Oysa düşlerim böyle olmayacak diyordu hep… Kahve fallarında
hep üç vakte kadar senin geleceğin söylenmişti bana her defasında… Şiirlerimde
hiç tanımadan anlatıp durmuşum oysa seni… Yürüdüğüm bütün yollar aslında hep
sana doğru getiriyormuş beni habersizce… Oysa aldığım nefes yaşatmıyormuş beni…
Hep sensin diye düştüğüm yangınlar yalanmış… Sen olduğuna
inandığım sevdalar… Uğruna her şeyi feda ettiğim sevgililer… Gözyaşlarım
boşunaymış hiç bitmeyen yokluğunda… Gecelerim, gündüzlerim, aylarım ve zaten
kısacık olan ömrümün çok büyük bir bölümünü sensiz geçirmişim meğer… Söyledim
ya; hep sen olduğuna inandığım sevdalar uğrunda heder etmişim zavallı yüreğimi…
"Geleceğini biliyordum hep…”Gece yarıları, uykumdan uyanıp
seni bulamasam da… Hayatın en acımasız olduğu, umutsuzluğa kapıldığım, tüm
kapıların yüzüme kapandığı anlarda bile vazgeçmedim geleceğine dair inancımdan…
Seni bulacağıma inanarak uyandım her yeni güne… Seni getireceğine inandığım
için bekledim hep aşkın limanına gelen bütün gemileri… Ve bütün mektupları
sendendir diye açtım sonsuz bir heyecanla… Telefon her çalışında koşarak açtım
belki sen ararsın diye… Kapım her çalınışında gülümseyerek açtım daima, ve her
defasında anlamsızlaştı yüzümde gülümseyişlerim… Yanı sıra bir hüzün asılı
kaldı yüreğimde… Zaman oldu gözyaşlarına teslim oldu gözlerim… Gün geldi acıya
yenik düştü yüreğim… Ve her yıkım bir şeyler aldı götürdü benliğimden… Ruhum
esir düştü hayatın acımasız ordularına…
Oysa her seferinde canım acıyarak anlıyordum, yarım
kaldığımı… Ve bütün o gürültülerde, bütün o kalabalıklarda bile aslında ne
kadar da yalnız olduğumu… Sonra her doğum günümde aslında sana biraz daha geç
kaldığımı, fersah fersah senden uzaklaştığımı anlamak… Sana geç kalmak…
Söyle sevdiğim… Söyle bakmaya doyamadığım… Söyle kırmaya
kıyamadığım… Söyle ne olur! Yoksa sana geç mi kaldım?
|