Saklı mektuplar da yaşadım hep sevdalarımı ben… Söylenmemiş
sözlere çaldım duygularımı… Söylenmemiş sözler; bir çığ gibi büyüyen içimde ve
hep beni kurban seçen kendine… Ve mektuplarım gibi yaşardım ben de…
Herkeslerden saklı, bir o kadar ulaşmamış sahibine… Ve hiç okunmamış sevgilice…
Amacına ve yerine ulaşmadan bir köşede, sandıklar da sararmaya mahkûm olan…
Saklı mektuplar da sakladım düşlerimi hep… Duyulmamış
haykırışlara kurban gitti yüreğim… Avuçlarım da sakladım bir çocuk gibi
düşlerimi… Ve ellerim kanadı hep kırılmış düşlerimi tutmaya çalıştığım da…
Kırıkta olsa düşlerim, onlar her şeyimdi benim… Her şeye rağmen, canım pahasına
korumaya ant içmiştim umutlarımı… Tutuyordum düş kırıklarımı avuçlarım da…
Ellerim hiç durmadan kanıyordu… Ve kırılıyordu parmaklarım, hayat onları her
çalmaya çalıştığın da… Yalan yok; acıyordu… Ama aldırmıyordum… Dedim ya ant
içmiştim… Her şeyimi almıştı bu zalim dünya… Sevdalarımı, dünümü, bugünümü,
mutluluğumu, her şeyimi ama her şeyimi almıştı hayat… Dedim ya ant içmiştim…
Yarınımı alamayacaklardı ellerimden. Yarınlara dair umutlarımı… Ve düşlerimi
sonra. Kırıkta olsa, burukta olsa… Gün be gün kanatsa da avuçlarımı… Değil
parmaklarım, kırılsa da kolum… Ve son bulmaz sancılar acıtsa da beni… Düşlerimi
alamayacaklar bu defa ant içmişim…
|